Ünite 5: Ehl-i Sünnet Kelâmı - Alıştırma Soruları 1

Başlatan Arif ARSLANER, Haz 01, 2023, 11:39 ÖÖ

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Arif ARSLANER

1 ) Bir kişiyi öldüren kişinin kafr yerine günahkar olduğunu söyleyen mezhep aşağıdaki
seçeneklerin hangisinde yer verilmiştir?

A ) Mu'tezile
B ) Kelamcılar
C ) Şialar
D ) Hariciler
E ) Ehl-i sünnet

2 ) Hanef mezhebine yakınlığı ile bilinen mezhebin ne olduğu aşağıdaki şıkların hangisinde
yer almaktadır?

A ) Eş'arilik
B ) Maturidilik
C ) Şialık
D ) Revafızlık
E ) Haricilik

3 ) Cemaat kelimesi aslında ne tarz bir kavramdır?
A ) Siyasi
B ) İlahi
C ) Dini
D ) Sünni
E ) Ahlaki

4 ) Aşağıdakilerden hangisi, Ashâbü'l-hadîs'i yalnızca salt nassa dayanarak değil de, kelâmi
tartışmalar da kullanarak Ehl-i sünnetin itikadının korumaya çalışmaya iten sebeplerden biri
değildir?

A ) Tercüme hareketleri
B ) İslam toplumunda yayılan felsef tartışmalar
C ) İslam halifesinin ısrarı
D ) Fethedilen ülkelerin farklı dinleri
E ) Kültürel farklılıklar

5 ) Aşağıdakilerden hangisi Mâtürîdîliğin gelişmesinde katkısından bahsedilen âlimlerden
biridir?

A ) Ğaylân ed-Dımeşkî
B ) Hasan el-Basri
C ) Ömer b. Abdülaziz
D ) Rüstüfağnî
E ) İbn Küllâb

6 ) Aşağıdakilerden hangisi Eş'arîlerin savunduğu görüşlerden biridir?
A ) Ümitsizlik halinde yani son nefeste tövbe (tevbe-i ye's) geçerlidir.
B ) İrtidat eden kimse tekrar İslam dinine dönerse amelleri de geri döner.
C ) Yüce Allah'ın kendisiyle fillerini gerçekleştirdiği bir tekvîn sıfatı vardır.
D ) Kâfrler iman etmekle yükümlüdürler, ibadetle değil, bunun için ayrıca ceza görmezler.
E ) Allah'ın fillerinin bir hikmete bağlı olduklarını ve bir sebebe dayandıklarını ileri
sürmüşlerdir.

7 ) Aşağıdakilerden hangisi Allah'ın ilminin tavsif olduğunu ve Allah'ın bir şeyi bilmesinin o
şeyin meydana gelmesini zorunlu kılmayacağını ifade etmiştir?

A ) Ebû Hanîfe
B ) Hasan el-Basri
C ) Ömer b. Abdülaziz
D ) Ğaylân ed-Dımeşkî
E ) Ebû Mansûr el- Mâtürîdî

8 ) Aşağıdakilerden hangisi Eş'arîlik ile birlikte Sünnî kelâm ekolünü temsil etmektedir?
A ) Hâricîlik
B ) Râfzîlik
C ) Mu'tezile
D ) Mâtürîdîlik
E ) Kaderîlik

9 ) Aşağıdakilerden hangisi Mâtürîdîlerin benimsediği bir görüş değildir?
A ) Kâfrler iman etmekle yükümlüdürler, ibadetle değil ve ayrıca ceza görmezler.
B ) Peygamber olmanın şartlarından biri erkek olmaktır.
C ) İrtidat eden kimse tekrar İslam dinine dönse bile amelleri geri dönmez.
D ) Son nefeste tövbe geçerlidir.
E ) Allah'ın filleri hikmetli olmak ve bir sebebe bağlı olmak zorunda değildir.

10 ) Ehl-i sünnet ekolünün Râfzîleri reddettiği husus aşağıdaki seçeneklerden hangisinde yer
almaktadır?

A ) Kader
B ) İmamet
C ) Büyük günah
D ) Kur'an-ı Kerîm'in cem' olması
E ) Naslar



CEVAP ANAHTARI
1-E-
2-B-
3-A-
4-C-
5-D-
6-B-
7-A-
8-D-
9-E-
10-B-


ÇÖZÜM 1
Mu'tezile ekolü bu konuda el-menziletu beyne'l- menzileteyn görüşünü savunurken Ehl-i sünnet bir bütün olarak büyük günah işleyen kimsenin kafir değil, günahkar Müslüman olduğunu bu dünyada işlediği günahtan dolayı kendisine kafir muamelesi yapılamayacağını söylemişlerdir.

ÇÖZÜM 2
Her ne kadar Hanefîlik ile Mâtürîdîlik arasında sıkı bir ilişkinin varlığından bahsetmek mümkün olsa da, bu iki mezhebi aynileştirmek mümkün görünmemektedir

ÇÖZÜM 3
Bu terkibe bazen Ehlü's-sünne ve'l-cemâa' şeklinde cemâat kavramı da ilave edilir. Bunun anlamı bir araya getirilmiş, toplanmış şeydir. Istılahta ise ümmetin siyasi birliği, bütünlüğü, Müslümanların çoğunluğu anlamındadır. Esasen siyasî bir kavram olan cemâat kavramı ilk dönemlerde tek bir halife ya da başkan etrafında bir araya gelen bütün Müslümanları, çoğunluğu veya çoğulcu siyasi-toplumsal yapıyı (es-sevâdu'l-a'zam) ifade etmek için kullanılmıştır.

ÇÖZÜM 4
Ne var ki nassa ve lafza bağlılıkla ön plana çıkan bu anlayış, Mu'tezile ve diğer düşünce akımları ile düşünsel anlamda mücadele edecek mekanizmalardan ve yöntemlerden yoksundu. Bunun yanı sıra tercüme hareketleri ile birlikte İslam toplumunda yaygın bir hal kazanan felsefi tartışmalar ve fethedilen ülkelerin farklı din, düşünce ve kültüre sahip kesimleri ile sadece Ashâbü'l-hadîsin nassa ve lafza bağlılık olarak özetlenebilecek yöntemleri ile mücadele etmek kolay değildi. Ashâbü'l-hadîs bu dönemde hem dışarıdan İslam'a yöneltilen eleştirilere hem de İslam toplumu içerisinde yer alıp Ashâbü'l-hadîse eleştiriler yönelten kesimlere cevap vermek durumundaydı. Salt nassa dayanarak karşı tarafın ikna edilmesi mümkün görünmemekteydi. İşte bu dönemde Ehl-i sünnet şemsiyesi altında yer alan ve Ehl-i sünnetin sahip olduğu inanç ve düşünceleri akılla temellendirmeye çalışan bir kesim ortaya çıktı.

ÇÖZÜM 5
Ehl-i sünnet şemsiyesi altında yer alan ve Ehl-i sünnetin sahip olduğu inanç ve düşünceleri akılla  temellendirmeye çalışan bir kesim ortaya çıktı. İbn Küllâb (ö.240/853), Kalânisî (ö.255/869) ve Muhâsibî'nin (ö.243/-856) öncülük ettiği bu kesim, Ehl-i sünnetin itikadını kelâmi argümanlar kullanarak ortaya koymaya çalışmışlardır.

Kader konusu, esas itibariyle insani bir problemdir ve insanın olduğu her yerde var olagelmiştir. Bu konu her ne kadar Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin hilâfet dönemlerinde gündeme geldiyse de ayrışmaları beraberinde getirecek bir seviyede olmamıştır. Bu konunun Müslüman toplumu birbirinden ayrıştıracak şekilde fırkalara bölmesi Emevîler dönemine denk gelmektedir. Hasan el-Basri, Ömer b.Abdülaziz ve Ğaylân ed-Dımeşkî gibi alimlerin yazdıkları kadere ilişkin risalelerin Emevîlerin iktidar dönemine denk gelmesi, bu dönemde bilinçli bir şekilde bu konunun gündeme getirildiğini düşündürmektedir. Mâtürîdîliğin gelişmesinde katkısından bahsedilen âlimlerden biri de İmam Mâtürîdî'nin öğrencilerinden biri olan Rüstüfağnî'dir(ö.345/956). Rüstüfağnî İrşâdu'l- muhtedî adlı eserinde hocası Mâtürîdî'nin görüşlerini paylaştığını ifade etmiştir.

ÇÖZÜM 6
Esasen Eş'arî ekole mensup iki âlimin görüşleri de karşılaştırılırsa bu kadar bir fark çıkabilir. Dolayısıyla bu farkları problem edinmemek hatta bunları bir zenginlik ve rahmet olarak görmek gerekir. Bu farkların bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
1. Cüz'i İrade: Mâtürîdîlere göre insanda müstakil bir cüz''i irade vardır ve bu irade itibarî bir varlığa sahip olup Allah tarafından yaratılmamıştır. Eş'arîlere göre ise insan müstakil bir cüz'î iradeye sahip değildir, iradeyi
insanda yaratan Yüce Allah'tır.
2. Tekvîn: Mâtürîdîlere göre Yüce Allah'ın kendisiyle fiillerini gerçekleştirdiği bir tekvîn sıfatı vardır. Bu da irade, kudret gibi sübûtî sıfatlardandır. Eş'arîlere göre ise Allah'ın sübûtî sıfatları arasında tekvîn diye bir sıfat yoktur. Kudret sıfatı yaratma işlevini yerine getirir.
3. Güç yetirilemeyenin teklif edilmesi (Teklifu mâ lâ yutâk): Eş'arîlere göre Yüce Allah insanın güç yetiremeyeceği bir şeyi yapmasını isteyebilir ve onunla mükellef kılabilir, Mâtürîdîlere göre ise böyle bir sorumluluk yüklemek caiz değildir, zira bunda herhangi bir hikmet yoktur.
4. Nübüvvet: Mâtürîdîlere göre peygamber olmanın şartlarından biri erkek olmaktır. Eş'arîlere göre ise, peygamber olmak için erkek olmak şart değildir, kadınlar da peygamber olabilirler.
5. Sebep ve hikmet: Eş'arîlere göre Allah'ın fiilleri hikmetli olmak ve bir sebebe bağlı olmak zorunda değildir. Çünkü Allah dilediğini yapandır ve Allah yaptıklarından sorumlu değildir. Mâtürîdîler ise Allah'ın fiillerinin
bir hikmete bağlı olduklarını ve bir sebebe dayandıklarını ileri sürmüşlerdir. Zira Allah boşuna iş yapmaz. Hikmetsiz ve sebepsiz iş yapmak ise boşunadır/abestir.
6. İbadet mükellefiyeti: Eş'arîlere göre kâfirler iman etmekle yükümlü oldukları gibi, ibadet etmekle de yükümlüdürler, ibadet etmedikleri için ayrıca ceza göreceklerdir. Mâtürîdîlere göre ise kâfirler iman etmekle
yükümlüdürler, ibadetle değil, ayrıca ceza görmezler.
7. İrtidat: Eş'arîlere göre irtidat eden kimse tekrar İslam dinine dönerse amelleri de geri döner. Mâtürîdîlere göre ise amelleri geri dönmez.
8. Ümitsizlik halinde yani son nefeste tövbe (tevbe-i ye's): Eş'arîlere göre bu durumdaki bir tövbe geçerli değildir. Mâtürîdîlere göre ise geçerlidir.

ÇÖZÜM 7
Ehl-i sünnet içerisinde değerlendirilen Ebû Hanîfe, Ömer b. Abdülaziz,
Hasan el-Basri gibi zatlar kaderi kabul etme noktasında ortak bir görüşlerinden
bahsedilebilse de, kaderi anlama biçimleri farklıdır. Nitekim Hasan
el-Basri, 'kaderi inkâr eden kâfirdir, fakat günahını Allah'a yükleyen de
zalimdir', derken, Ömer b. Abdülaziz insana hiçbir şekilde hüriyyet tanımayan
bir kader anlayışını dile getirmiştir. Ona göre Allah'ın ilmi tenfiz edicidir.
Yani Allah'ın bir şeyi bilmesi o şeyin meydana gelmesini zorunlu kılar.
Ebû Hanîfe ise Allah'ın ilminin tavsifi olduğunu ve Allah'ın bir şeyi bilmesinin
o şeyin meydana gelmesini zorunlu kılmayacağını ifade etmiştir. Öyleyse
Eş'arî-Mâtürîdî öncesi dönemde Ehl-i sünnet şemsiyesi altında birleşen
guruplar kaderin inkâr edilemeyeceği noktasında itifak içinde olmuşlardır,
fakat kaderi anlama biçimleri birbirinden farklıdır, denilebilir.

ÇÖZÜM 8
Ebû Mansûr el- Mâtürîdî'ye (ö.333/794) nisbet edilen kelâmî düşüncenin
adıdır. Mâtürîdîlik, Eş'arîlik ile birlikte Sünnî kelâm ekolünü temsil etmektedir.
Hanefîlik ile olan yakın ilişkisi dolayısıyla da zaman zaman kaynaklarda
Hanefîlik-Mâtürîdîlik şeklinde yer almıştır.

ÇÖZÜM 9
Sebep ve hikmet: Eş'arîlere göre Allah'ın fiilleri hikmetli olmak ve bir sebebe bağlı olmak zorunda değildir. Çünkü Allah dilediğini yapandır ve Allah yaptıklarından sorumlu değildir. Mâtürîdîler ise Allah'ın fiillerinin bir hikmete bağlı olduklarını ve bir sebebe dayandıklarını ileri sürmüşlerdir. Zira Allah boşuna iş yapmaz. Hikmetsiz ve sebepsiz iş yapmak ise boşunadır/abestir.

ÇÖZÜM 10
Ehl-i sünnet, Râfizîleri reddetmekle imamet konusunda, Kaderîleri reddetmekle kader ve insan fiilleri konusunda, Hâricîleri reddetmekle de büyük günah meselesinde bu guruplardan kendisini ayrıştırmıştır.
Herkes ders anlatır ama Arif hocam öğretir.

Kitap okumadan meydan okunmaz
Soru çözmeden sınav kazanılmaz
İmkansız diye bir şey yoktur. Sadece zaman alır.